Vicdani Ret Kurultayında 7 kişi vicdani reddini açıkladı

25-12-2009   Benim de söyleyecek sözüm var!  İlgili diğer dökümanlarDün (24 Aralık) saat 13.00'de Boğaziçi Üniversitesi'nde Barış İçin Vicdani Retçiler Kurultayı Düzenlendi. Yaklaşık 150 kişinin katıldığı Kurultay'da 2'si kadın 7 kişi vicdani reddini açıkladı.
Vicdani redciler Halil Savda ve Özlem Mollamehmetoğlu ile eşcinsel olduğu gerekçesiyle "çürük" raporu alarak askerlik yapmayan Aykan Sofuoğlu panelist olarak konuşurlarken, SGD, LAF, Ahali, Dut Ağacı Kollektifi gibi kurumlar adına da konuşmalar yapıldı.
Kurultaya, Kürt Vicdani Ret İnisiyatifi ve Payday'in destek mesajları yolladıkları görüldü. Kurultay'ın bitiminde saat 17.30'da, Üniversitenin içinden Güney Kampüsünden çıkılarak, pankart ve sloganlarla Kuzey Kampüsüne kadar yüründü ve orada bir basın açıklaması yapıldı.
(Etkinlikle ilgili ayrıntılı haber ve fotoğraflar aşağıda)
Kurultay'da okunan vicdani ret açıklamaları; Kurultay'a gelen destek mesajları ; Kurultay'nda gerçekleştirilen sunum; Kurultay Basın Açıklaması


atilimhaber.org

Gençlerden toplu vicdani ret açıklaması

İSTANBUL (25.12.2009)- Boğaziçi Üniversitesi'nde Vicdani Ret Kurultayı düzenlendi. 7 genç vicdani reddini açıkladı. Kurultay'da, vicdani reddin hak olarak yasalarca tanınması için mücadele edilmesi gerektiği vurgulandı. Kampüste yürüyüş yapan gençler, “Kardeş kanı dökme” dediler.

İbrahim Bodur Salonunda düzenlenen kurultayın açılış konuşmasını Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi Süleyman Tatar yaptı. Tatar, konuşmasına başlamadan önce kurultaya katılması planlanan vicdani retçi Evren Aydemir'in gözaltına alındığını hatırlattı ve BDP'ye yönelik baskılara karşı salonu alkışlı protestoya çağırdı.

Elimize zorla tutuşturulan silahı reddediyoruz

Tatar, İstanbul’un çeşitli yerlerinden 'ne mutlu kardeşiz' diyerek bir araya geldiklerini söyledi. Tatar, militarizme ve resmi ideolojiye karşı aydın duruşumuzu ve genç olmanın vermiş olduğu sorumlulukla bir araya geldik. Hepimiz ülkede yürütülen savaşa karşı barışın tarafında saf tutan gençleriz” dedi.

“Sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız bir dünya için üzerlerimize zorla giydirilmeye çalışılan askeri üniformayı, elimize zorla tutuşturulan silahı reddediyoruz” diyen Tatar, vicdani ret mücadelesinin barış için yürütüldüğüne dikkat çekti. Tatar, “Bu ülkenin gençleri öldürülüyor. El üstünde giden genç tabutta dönüyor. Dünyanın bir çok ülkesinde bir hak olan vicdani reddi tekrar gündeme getirmek için bu kurultayda tartışıcağız” diye konuştu.

Vicdani ret mücadelesi büyüyor

Tatar’ın ardından söz alan Çiğdem Bayrak, dünyanın ilk bilinen vicdani retçisinin Maximilian olduğu bilgisini verdi. Kuzey Afrika'da Numidiya ülkesinden olan Maximilian'ın M.S. Roma ordusuna katılmayı reddetmesi üzerine idam edildiğini söyledi. Bayrak, insanların kimi zaman vicdanları için, kimi zaman inançlarından dolayı vicdani redde başvurduğunu belirtti.

Bayrak, Tayfun Gönül ve Vedat Zencir'in 1989'da Türkiye'deki ilk vicdani retlerini açıklayan kişiler olduğunu söyledi. Türkiye'de 14'ü kadın 79 kişinin vicdani reddini açıkladığını belirten Bayrak, “AB ve Avrupa Konseyine üye 46 ülkeden yalnızca Türkiye, Azerbaycan ve Belarus'un vicdani reddi bir hak olarak tanımadığını kaydetti. Bayrak, birçok ülkede askere gitmenin zorunlu olmadığını söyleyerek vicdani ret mücadelesinin büyüdüğüne dikkat çekti.

Vicdani ret bir haktır

Daha sonra, Halil Savda, Özlem Mollamehmetoğlu ve Aykan Safoğlu vicdani ret deneyimlerini aktardı. Halil Savda, vicdani ret döneminde aşağılanmalara ve kötü muamelelere maruz kaldığını, kendisine ordu doktorlarının “anti-sosyal kişilik” teşhisi koyduğunu anlattı. Savda, devletin zorla çürük raporu vererek kendisinin askerlik yapamayacağına karar kıldığını belirterek, “Biz çürük talebinde bulunmadık, biz vicdani rettin bir hak olduğunu, öldürmemenin bir hak olduğunu söylüyoruz” dedi.

Özlem Mollamehmetoğlu, kadınların öldürmeyi reddetmesinin savaşların gündelik hayattaki etkilerini deşifre etmek olduğunu belirtti. Militarizmin, toplumsal cinsiyetle çok güçlü bir bağa sahip olduğunu söyleyen Mollamehmetoğlu, vicdani reddini açıklamasında militarizmin iktidar ilişkilerinin etkili olduğunu vurguladı.

Aykan Safoğlu, kendisine çürük raporu verildiğini belirterek, eşcinsel olduğunu, LGBTT bireyleri arasında mücadele yürüttüğünü kaydetti. Bir erkeğin hayatta sünnet, ÖSS, askerlik gibi duraklara uğramak zorunda bırakıldığına dikkat çeken Safoğlu, bunların hepsinin kendisinde travmalar yarattığını ifade etti. Safoğlu, eşcinsel olmasının vicdani redde önemli bir yerde durduğunu fakat asıl vicdani ret sebebinin “bir başkasını öldürmek istememe” olduğunu belirtti.

Kurultayın ikinci bölümünde “Barış İçin Vicdani Retçiler” etkinliğini örgütleyen kurumlara söz verildi.

SGD: Anaların çığlıklarını duyduk

Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu Başkanı Ozan Emre Özyılmaz, “Bugün 24 Aralık. Bundan 20 yıl önce 2 arkadaş vicdani ret açıklamalarını yaptılar” dedi. Özyılmaz, son 20 yılda dünyada birçok savaşın gerçekleştiğini dile getirdi. Özyılmaz, “Kürt coğrafyasında 40 bin insan öldürüldü, 350 köy boşaltıldı, 100 binlerce insan işkenceye, tacize, uğradı, öldürüldü kaybedildi. Ama aynı zamanda Türk halkı da bu savaştan mağdur oldu. Bu savaşta can verdi” dedi.

“Bugün bu memlekette yeni birşeyler oluyor” diyen Özyılmaz, ilk defa oğlunu askerde kaybeden asker ailelerinin “vatan sağolmasın, çocuklarımı savaşa göndermek istemiyorum” dediğine dikkat çekti. Sosyalistlerin vicdani ret meselesini daha önce pasifist olarak gördüğünü söyleyen Özyılmaz, “Biz Türk analarının da, Laz analarının da, Arapa analarının da artık bu savaşa son verin çığlıklarını duyduk” dedi. Özyılmaz, artık sosyalistlerin vicdani ret mücadelesini aktif olarak örgütleyeceklerini belirtti.

Özyılmaz, Kürt sorununa dikkat çekti ve barış hakkında herkesin sözünü söylediğini, artık Türk sosyalistlerinin, Türkiyeli devrimcilerin konuşması gerektiğini belirtti. Özyılmaz, SGD’nin her zaman Kürt halkının ve taleplerinin yanında olduğunu vurguladı, dayanışma örneklerini aktardı.

Özyılmaz, bugüne kadar vicdani retçilerin her türlü savaşa ve şiddete karşı olduğunu fakat kendilerinin her türlü savaşa ve şiddete karşı olmadığını söyledi. Özyılmaz, “Biz faşist Türk sömürgeciliğine karşı savaşan Kürt halkının yanındayız, biz proletaryanın öncülüğündeki sınıf savaşımının yanındayız, biz nerede ezilen varsa, nerede zulmedilen varsa onların yanında savaşarak, savaşa karşı mücadele ediyoruz” dedi. Özyılmaz, vicdani reddini açıklayacak olan bir SGD’linin polis saldırısından dolayı kurultaya katılamadığını belirtti, “Hiçkimse asker doğmaz” sloganı altında geniş bir birlikteliğin kurulabileceğini vurguladı.

Özyılmaz, ODTÜ ve Dicle Üniversitelerinde de Vicdani Ret Kurultayları gerçekleştireceklerini belirterek, vicdani ret mücadelesi için şunları önerdi:

- ODTÜ ve Dicle Üniversitelerinde de gerçekleştirilmesi,

- 318. maddenin kaldırılması için geniş imza kampanyaları,

- 15 Mayıs Vicdani Retçiler gününde Uluslarası Vicdani Ret etkinliği gerçekleştirilmesi,

- Ceylan Önkol ve Uğur Kaymaz’ın yakınlarının ziyaret edilmesi,

- Edirnekapı Mezarlığı'nda açıklamalar yapılması,

Özyılmaz, vicdani ret mücadelesini destekleyenlerin bir görevinin de gözaltına alınan Enver Aydemir’e sahip çıkmak olduğunu söyledi.

Ahali: Şimdi dayanışma zamanı

İstanbul Ahali’den Elif isimli Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi, devletin bir yandan Kürt halkının varoluş hakkına göz diktiğini, diğer yandan da Türk halkını kendi politikalarına itaat etmeye zorladığını belirtti. Elif, herhangi bir Türk gencinin ölmeyi ve öldürmeyi reddetmesinin, kendisine dayatılan işbirliğini reddetmek anlamına geleceğini belirtti. Ahali, “Vicdani ve total ret bu süreçte önemli bir adımdır. Şimdi dayanışma zamanıdır” dedi.

LAF: İnsanım, vicdanlıyım, reddediyorum

Lise Anarşist Faaliyeti (LAF) adına yapılan açıklamada, “Savaşlarda asker insanlar, sivil insanlar öldürülüyor. Ordular bizi savaşmaya, ölmeye, öldürmeye çağırıyor. Ölmek öldürmek noktasında hiçbir nedeni olmayan insanlar gönüllü ya da gönülsüz ölüme zorlanıyor” denildi. LAF, 15 yaşındaki kız çocuklarının “beni de askere alın paşam” diyebildiğine dikkat çekerek, sadece kışlalarda değil ilkokuldan itibaren okullarda da militarist anlayışın yer aldığına dikkat çekti. Açıklamada, “Bizler bu savaşın ve herhangi bir savaşın piyonları olmayacağız. Bu yüzden 'Türküm, doğruyum çalışkanım' değil, 'insanım vicdanlıyım reddediyorum' diyoruz” şeklinde konuştu.

Kurumların açıklamalarından sonra özgür kürsüde konuşan vicdani retçi Ercan Aktaş, savaş ortamında konuşanların sadece paşalar olduğunu, onlar konuştukça Hrant Dink’in öldüğünü, Maraş olaylarının, Mersin, İzmir, İstanbul linç olaylarının gerçekleştiğini söyledi. Gençlerin artık “ben ne yapıyorum” sorusunu sormasını gerektiğini belirten Aktaş, “SGD’nin bu girişimini anlamlı buluyorum” dedi.

7 kişi vicdanı reddini açıkladı

Etkinliğin son kısmında iki gün önce girişimi duyup Tunceli'den gelen 50 yaşındaki Süleyman Aytaç, Elif Akgül, Rıdvan Coşkun, Deniz Küçükbumin, İbrahim Kaya, Seyda Can Yılmaz, Zeynep Varol kürsüye çıkarak vicdani retlerini açıkladılar. Vicdani retçiler “bu kirli savaşta ölmek ve öldürmek istemiyoruz” dediler.

Kampüste yürüyüş

Kurultaydan sonra Güney Meydan’da toplanan barış yanlısı gençler BÜ Kuzey Kampüsün önüne kadar yürüyüp bir basın açıklaması gerçekleştirdiler. Basın açıklamasını okuyan Süleyman Tatar, “Bu topraklar 25 yıldır kardeşin kardeşi öldürdüğü bir kirli savaşa tanıklık ediyor. Barış umuduna darbe vuran zihniyete karşı ellerimize silah almayı, katil olmayı ve bu savaşı sürdürmeyi reddediyoruz” dedi. Tatar BDP’ye yönelik gözaltıları kınadıklarını, Kürt halkının yanında olduklarını da ifade etti.

Polisin sık sık gerginlik yaratmaya çalıştığı yürüyüşte “Hiç kimse asker doğmaz”, “Yaşasın halkların kardeşliği”, “Reddet diren askere gitme”, “Biz 'Ordu'ya sadece fındığa gideriz” sloganları atıldı.

**

Vicdanlar konuşuyor

İSTANBUL (25.12.2009)- Onlar, kırmızı bayraklara sarılı tabutları görüyorlar televizyonlardan, gerillanın kesilen kulağıyla poz veren askerleri görüyorlar. Çırılçıplak doğup, zorla asker elbisesi giydirilerek kirli savaşa sürülen milyonlarca gençten sadece bir kaçı onlar...

İşte Boğaziçi Üniversitesinde gerçekleşen "Barış İçin Vicdani Retçiler Kurultayı"nda vicdani reddini açıklayanların vicdandan, insan olmaktan, barıştan yana gerekçeleri.

İnsan kalmak için reddediyorum
Vicdani Ret Kurultayını İstanbul'daki bir arkadaşından duyarak gelen ve vicdani reddini açıklayan Süleyman Ateş: "Çok acılar yaşadım, birçok insanın coğrafyada tanıklık ettiği gibi travmalar yaşadım. Kürt meselesi başta olmak üzere evde, okulda, sokakta hemen her yerde şiddetle karşı karşıyasınız. Çok dayatmacı bir kalıba, tek tipçi zihniyete, bir deli gömleğine herkesi sokmaya çalışıyorlar. Öldürmek; öldürmeye, kin ve acıların büyümesine, çözümsüzlüğe yol açar. Dünyada yaşananlar öldürmenin herhangi bir sorunu çözemeyeceğini gösteriyor. Ben de insan kalmak için reddediyorum. Kişiliğimi korumak için, kendimi özgürce geliştirmek için reddediyorum."

Onların silahları, bizim barış inancımız var
Ezilenlerin Sosyalist Partisi Girişimi adına katılan İbrahim Kaya: "Buradaki bütün konuşmalarda sosyalistlerin vicdani ret konusuna daha uzak kaldıklarından bahsedildi. Ben de buna burada bir nokta koyulduğunu duyurmak istiyorum. Öncelikle Halil Savda'nın yaşadığı süreci çok yakından takip ettim. Hep düşünürdüm neden biz vicdani reddi gündemleştirmiyoruz, vicdani ret kampanyası başlatmıyoruz diye. Askere gitmezsen iş bulamıyorsunuz. Vicdani red ile, mitleştirilmiş bir şeyi reddediyorsunuz. Siz aslında o toplumun kabul ettiği bütün değerleri reddediyorsunuz. Çünkü insan, ilkokulda, ortaokulda, lisede askeri bir malzeme gibi yoğruluyor.

Orada iyi yoğrulamayanlar üniversitede yoğrulmaya çalışılıyor. Askerlik de bunlar gibi biçimlendirerek tomruk oluşturma merkezi. Onun için hiçbir zaman askere gitmeyi düşünmedim. Bugün böylesi bir ortamda vicdani reddimi açıklamayı da onur sayıyorum. Şunu belirtmek istiyorum; onların çok büyük askeri güçleri, silahları, bombaları olabilir. Ama bizim de irademiz var. Barışa olan inancımız var. Ve bunu hiçbir kuvvetle bölemeyecekler, parçalayamayacaklar. Yaşasın halkların kardeşliği! Askere gitme kardeş kanı dökme!"

Kadınlar için, barış için tarafım
SGD ve Sosyalist Kadın Meclisi üyesi Zeynep Varol: "Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarında ‘Hudut namustur’ yazar büyük harflerle. Namus sözcüğü erkek egemen sistemde kadın bedeni üzerindeki iktidarıyla kodlanır. Savaş hallerinde ise sınırlar geçilince o toprakların ‘namus’udur saldırıya ilk uğrayan. Savaş hallerinde kadın bedenine yönelik şiddet, taciz, tecavüzdür ‘hak’ görülen.

Yakın geçmişte Fatih Altaylı taciz niteliğinde bir açıklama yapmıştı hatırlarsanız. Ordunun kadınların bacak arasını da koruduğunu söylemişti. Evet ‘erk’ek ordu kadınların bacak aralarıyla fazlaca ilgilenir. Kirli savaşın tecavüz mağdurları Ş.E.’nin, Şükran Aydın’ın ve daha binlerce kadının öyküsü hala hafızalarımızdadır. Ş.E., Mardin Ağır Ceza Mahkemesi’nin aralarında rütbelilerin de bulunduğu 405 asker hakkında açtığı davanın "mağduru" olarak biliniyor. 1993 Kasım’ında gözaltına alınıp işkenceden geçirilen Ş.E.’yi bir araba lastiğinin içine koyup ellerindeki sopayı cinsel organına sokuyorlar. Daha sonra defalarca tecavüz ediyorlar. Gözaltı sonrası tutuklanması istenmeden serbest bırakılıyor ve 4 ay sonra evi basılarak tekrar gözaltına alınıyor. Bu kez 15 gün süreyle tecavüze uğruyor. Olanları anlatırsa kız kardeşlerine de aynı uygulamaların yapılacağı söylenerek tehdit ediliyor. 4 ay sonra tarladan alınıp tekrar tecavüze uğruyor. Önce iri yeşil gözlü bir subay çıkıyor üzerine. Sonra askerlere dönüp ‘Serbestsiniz’ diyor ve Ş.E. bayılana kadar tecavüze uğruyor. Sonra silah dipçiğiyle dövülüyor ve öldü sanılıp oracıkta bırakılıyor. Ş.E. bunları kaçmak zorunda bırakıldığı Almanya’da bir panelde anlatabiliyor ancak. Ve yıllar sonra devlete karşı mücadelesi başlıyor. Zamanın karakol komutanı Musa Çitil isimli işkenceden tescilli bir adam. Karakolda askerlerin cinsel ihtiyaçlarını karşılamak için gözaltına alınmış kadın kurban bulundurduğu biliniyor.

Ş.E. gibi ne kadar kadın var bugün bilmiyoruz. Sayının da önemi yoktur aslında. Sadece Ş.E.'nin yaşadığı vahşet bile bir kızkardeşimizin çığlığıdır. Bu çığlık bütün yüreklerde ateş olmalı, vicdanlara dokunmalıdır.

Askeriye başlı başına cinsiyetçilikle militarizmin ete kemiğe büründüğü bir kurumdur. Askerlik eğitimi sırasında kadınlar aşağılanır, kadın bedenine yönelik küfürler hem kendi milletinden kadınlara hem de ‘öteki’ kadınlara karşı şiddeti meşru kılar. Pornogrofi ve fuhuş askerlerin gayri resmi eğlence aracıdır. Savaş bölgelerinde yollara genelevlerin açılması da tesadüf değildir.

Ben bir kadın sosyalist, bir devrimci olarak tarihin sayfalarında hasır altı edilen, kirli savaşın şiddetine, tacizine, tecavüzüne maruz kalan, fuhuşa zorlanan kadınların yaşadıkları acıları unutmuyorum. Onca kadına yapılanları yok sayan, cezalandırmayan ve üstüne meşru gören ataerkil düzeninizin karşısında duruyorum. Barışı bu topraklarda istemeyen, kardeşi kardeşe öldürten militarist zihniyete karşı bir Türk genci olarak savaş değil barış istiyorum. İnsanlar ölmesin diye tıp eğitimi alırken, beyaz önlük giyerken daha fazla beyaz kefen istemiyorum. Ölüm değil çözüm istiyorum. Kirli savaş mağduru kadınlar için, barış için taraf oluyorum ve vicdani reddimi açıklıyorum."

Zulmünüze ortak olmayacağım
Bilgi Üniversitesi'nden Elif Akgül: "Hintli kadın yazar Arundhati Roy 'Ne zamanki işçiler cephaneleri yüklemeyi reddedeceklerdir, ne zamanki askerler savaşa gitmeyi reddedecekler işte o zaman birşeyler değişecek, barış gelecek' diyor.

Ben Elif. Doğuştan asker olduğu iddia edilen, attan hemen sonra silahdan hemen önce gelen, vatana millete hayırlı evlatlar vermesi beklenen, milli insani bakımdan fazileti lise müdüründen aldığı belge ile tescilli bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Egemenler bakımından tanımlanmış, militarizm tarafından işlenmiş, tüm bu kimlikleri vicdanen reddediyorum. 1938'de Dersim'de kız çocuklarını ana babalarının katillerine teslim edenler, kızlarını, kız kardeşlerini tecavüzcüleriyle evlendirenler, namus adına intihara zorlayanlar, köy basıp yakıp tecavüz edenler, fantezilerinde birilerini dağa kaldıranlar, namlu ucunda askere alıp kardeşlerine kurşun sıktıranlar, Ceylan'ın bedenini parçalara ayıranlar, bebekten katil yaratanlar; cinayetlerinize, suçlarınıza, planlarınıza ortak olmayı ve verdiğiniz bu savaşta zulmeden olmayı şiddetle reddediyorum."

Kardeşlerime kurşun sıkmayacağım
İstanbul Sosyalist Gençlik Derneği'nden Deniz Küçükbumin: "Balkan göçmeni bir aileden geliyorum. Türk ulusundan bir devrimciyim. Bugün burada bulunma amacım yıllardır süren kirli savaşa karşı kendi cephemden karşı çıkabilmek. Yıllardır inkar ve imha ile çözülmeye çalışılan Kürt sorununun artık silahlar yoluyla değil adil ve demokratik bir şekilde çözülmesini istiyorum. Barışa ve çözüme ulaşabilmek için askeri operasyonların durması ve Kürt halkının muattap alınması gerektiğini düşünüyorum. Bunun için de askere gitmeyerek bu haksız savaşa girmeyeceğim. Kardeşlerime kurşun sıkmayı kabul etmeyeceğim. Yıllardır akıtılan kanın durmasına faydası olacağını düşünerek bugün burada vicdani ret hakkımı kullanacağımı açıklıyorum."

Savaş tetikçisi olmayacağım
Çanakkale Sosyalist Gençlik Derneğinden Rıdvan Coşkun: "Öncelikle bir Türk olarak asker doğmadığımı ifade etmek istiyorum. Ben kardeşi kardeşe öldürten bu sistemin bir askeri olmayacağımı, bizleri ölmek ve öldürmek için yıllardan beri istemediğimiz bir savaşa gönderenlerin tetikçiliğini yapmayacağımı beyan ediyorum.

Bu kirli savaşa son vermek Türk halkının elindedir. Kürt halkının uzattığı barış elini tutmak ve bu topraklarda barışın yeşermesini sağlamak bizim elimizdedir. Bir Türk olarak kirli savaşın yürütücüsü olan orduda askerlik yapmayacağım. Ben ezilen halkların üzerine silah doğrultan bir kurumda görev alamam. Çünkü ben sosyalist devrimciyim. Ve ben bu topraklardaki herkese "Askere gitme kardeş kanı dökme" çağrısında bulunuyorum. Bu benim vicdani reddimdir."

İnsanları öldürürsem kendimi öldürmüş olurum
Kurultayı izlemeye gelen Seyda Can Yılmaz isimli genç de kurultayda vicdani reddini açıklama kararı vererek şunları söyledi: "Ben öldürmek istemiyorum. Çünkü ben bir insanı öldürürsem kendimi öldürmüş olurum. Elime silah almayı, tek çözüm önerisi olarak öldürmeyi ve öldürme olasılığını sunan askerliği ve askerlik kurumunun bir parçası olmayı vicdanımın sesini dinleyerek reddediyorum" dedi.





**************************************************************






gundem-online.net

Militarizme karşı vicdani retçi sayısı 86'ya ulaştı

'Hiç kimse asker doğmaz' sloganıyla Barış İçin Vicdani Retçiler tarafından organize edilen kurultayda 2'si kadın 7 kişi daha vicdanı reddini açıkladı. Vicdani retçi olduklarını dile getiren 7 kişi ile birlikte Türkiye'de vicdani retçilerin sayısı 86'ya ulaşırken, kurultayın yapıldığı salona asılına 'Biz 'Ordu'ya ancak fındığa gideriz' pankartıyla verilmek istenen mesaj dikkat çekti.

Militarizmi, askerliği, eline silah almayı, savaşmayı, ölmeyi ve öldürmeyi reddederek askerlik yapmayı doğru bulmadıkları için vicdani reddi savunan Barış İçin Vicdani Retçiler, Boğaziçi Üniversitesi İbrahim Bodur Salonu'nda kurultay gerçekleştirdi. 'Hiç kimse asker doğmaz' sloganı ile gerçekleştirilen kurultaya üniversite öğrencileri yoğun ilgi gösterirken, kurultayın yapıldığı salona asılan, 'Biz 'Ordu'ya ancak fındığa gideriz', 'Askere gitme, kardeş kanı dökme' pankartları dikkat çekti. Süleyman Tatar tarafından yapılan açılış konuşmasının ardından Çiğdem Bayrak, sinevizyon eşliğinde vicdani ret kavramının ortaya çıkışını tarihsel süreç içerisinde ele alan bir sunum yaparken, daha önce vicdani retçi olduklarını ilan eden Halil Savda, Özlem Mollamehmetoğlu ve Aykan Sofuoğlu da kurultaya konuşmacı olarak katıldı.

'Hasta değil vicdani retçiyiz'

Yaptığı konuşmada savaşın ve şiddetin çözülmeci bir yol olarak sunulması nedeniyle savaşmayı vicdanen reddettiğini aktaran Savda, sürekli bir biçimde güvenlik vurgusuyla önce savaşın insanlara ne özgürlük ne de mutluluk getiremeyeceğini belirtti. Vicdanen askere gitmeyi doğru bulmadığı için anti-sosyal kişilik bozukluğu teşhisi konularak çürüğe ayrıldığını dile getiren Savda, 'Bu ülkede sosyal olmak için, Türk, Sünni Müslüman, erkek olmak gerekir. Bunu reddettiğiniz zaman ordu tarafından benim gibi anti-sosyal olarak tanımlanıyorsunuz' dedi. Günlük yaşam içerisindeki kadın-erkek ilişkilerinde nasıl ki erkek baskın çıkıyorsa, militarizm de bu erkekliği bir kademe daha arttırıyor' diyen Özlem Mollamehmetoğlu da sadece nizamiyede değil, toplumun her alanına işlemiş olan militarizmi deşifre etmek gerektiğine vurgu yaptı. Cinsel tercihlerinden dolayı silah altına yatmayı reddeden Aykan Sofuoğlu ise, konuşmasında ordunun erkeklik ile bağdaşlaştıramadığı insanları vatan hainliği ile yaftalama yolunu seçtiğini ifade etti.

'Gencecik beyinleri zorla miğfer içine sıkıştıramayacaksınız'

Savda, Mollamehmetoğlu ve Sofuoğlu'na yöneltilen soruların ardından oluşturulan serbest kürsü aracılığıyla katılımcılar vicdani ret hakkındaki düşüncelerini ve önerilerini diğer katılımcılarla paylaşırken, tek tek kürsüye çıkan Süleyman Aytaç, İbrahim Kaya, Zeynep Sedef Varol, Rıdvan Çoşkun, Elif Akgül, Deniz Küçükbumin isimli kişiler vicdani retçi olduklarını ilan etti. Bu esnada salonda bulunanlar arasında yer alan Seyda Can Yılmaz insan 'öldürmek istemediğini' dile getirerek savaşı ve militarizmi vicdanen ret ettiğini söyledi. Yılmaz'ın da vicdani retçiler arasına katılması ile birlikte Türkiye'de vicdani retçilerin sayısı 86'ya ulaştı.

Kurultayın ardından ise 'Askere gitme, kardeş kanı dökme' pankartı taşınarak üniversitenin Güney kampusundan Kuzey kampusuna doğru yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüşün ardından Kuzey kampusunda açıklama yapan Süleyman Tatar, 'Bizler artık gencecik beyinlerin zorla miğferlerin içine sıkıştırılmasını, bedenlerin apolet ideolojilerine siper edilmesini, kardeşin kardeşi öldürmesini istemiyoruz' dedi.

DİHA


 


Bu yazıyla ilgili sizinde söyleyecek bir sözünüz varsa tıklayın!


Okumak istediğiniz dökümanın başındaki ataça tıklayın

Barış İçin Vicdani Ret Kurultayı(D)SK.'dan Haber


--
Bu mesaji aliyorsunuz cunku 318-e-hayir grubuna uyesiniz
Gruba posta gonderebilmek icin 318-e-hayir@googlegroups.com adresini kullaniniz.
Gruptan ayrilmak icin ise 318-e-hayir+unsubscribe@googlegroups.com adresine posta gonderiniz.
Daha fazla secenek icin http://groups.google.com/group/318-e-hayir?hl=tr adresiniz geziniz.